SAVAŞIN ORTASINDAKİ BÖLGE ve TÜRKİYE EKONOMİSİNİN DURUMU/KONTROLSÜZ YABANCILAŞMA, KURALSIZ ÖZELLEŞTİRME


SAVAŞIN ORTASINDAKİ BÖLGE ve TÜRKİYE EKONOMİSİNİN DURUMU/KONTROLSÜZ YABANCILAŞMA, KURALSIZ ÖZELLEŞTİRME

Ufuk Söylemez;‘Sınırsız ve kontrolsüz yabancılaşma, ölçüsüz ve kuralsız özelleştirme ve aşırı hesapsız finansal serbestleşmenin hem ekonomik, hem sosyal, hem de siyasal çok vahim sonuçları olur.’

Tesnim Haber Ajansı - Gözümüzün önünde bombalar arasında yaşamını yitiren kadınlar, erkekler, çocuklar… Hepsi ama hepsi sadece birilerinin cebini nasıl dolduracağı siyasi ve ekonomik güç olacağı hesabıyla yapılıyor. Kapımıza gelen düşmanla cephe cepheye savaşıyoruz ama son yüzyılda belimiz hep ekonomiden kırılıyor. Neden böyle oluyor? Türkiye’nin ekonomide çok sancılı olduğu bir dönemde Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı yapmış olan Ufuk Söylemez ile hem Türkiye ekonomisini hem de bölge ekonomisini konuştuk. Kendi deyimiyle ‘vahşi kapitalizmin’ bu topraklarda ilerleyişini anlatan Söylemez’in dışa açılmaya hazırlanan ülkelere uyarıları da oldu…


  TÜRKİYE EKONOMİSİNDE SON DURUM

Muhabir: Sayın Ufuk Söylemez ülke ekonomisinden başlayalım. Ekonomide uzun zamandır kriz sesleri yükseliyor. Ancak geçtiğimiz dönemde ki gibi yurttaşların bu ekonomik krizi ya da algısını yaşamadığını veya anlamadığını görüyoruz bunun nedenlerini nasıl sıralayabiliriz?
U.Söylemez: Türk ekonomisinde, dışarıda ABD Merkez Bankasının faizleri artırmasıyla başlayan kısa vadeli spekülatif sermaye girişlerinin giderek azalması beklentisinin yanı sıra, Japonya ile başlayan ve Global bono tahvil piyasalarına sıçrayan, “negatif faiz” türbülansı ve bunun sebebi olan resesyon beklentileri olumsuz beklentilere yol açıyor. İçeride ise, çift haneye çıkarak kronikleşen işsizlik ve yanı sıra yine çift haneye yaklaşan yüksek enflasyon, ekonomide büyümenin %4’ün üzerine çıkamıyor olması ve BİST’in (İstanbul Borsası) 2015 yılını büyük kayıpla kapatması ve dünyada en çok kaybettiren ve düşen 4. Borsa durumuna gelmesi, ekonomi için olumsuz göstergeler olarak görünüyor. Bunlara ilave olarak, Suriye’de Rus uçağının düşürülmesiyle Rusya’nın başlattığı ekonomik ve Turistik ambargoların da 2016 yılında ekonomiye olumsuz etkileri öngörülüyor. Öte yandan, Suriye ve Irak’taki istikrarsızlık ve çatışmalar da bölge ülkeleriyle ticaret-turizm-yatırım vb’leri olumsuz yönde etkiliyor. Türk ekonomisinde temel bir paradigma değişimine ihtiyaç olduğu görülüyor. Sıcak para girişleriyle dış borç ve tüketime dayalı bugünkü modelin daha fazla sürdürülebilme imkânının olmadığı anlaşılıyor. Gerçekçi kurla, haklı rekabete dayanan sermayenin tabana yayıldığı, tekel ve kartellerin olmadığı arz yanlısı bir üretim ekonomisi için şartlar olgunlaşmış görünüyor.
Muhabir: Sayın Bakan son dönemde ekonomik veriler açıklandığında kaynağı belirsiz para girişi diye tanımlanan bir veri ile karşılaşıyoruz. Özellikle cari açık sıkıntısı yaşayan ekonomimiz için kuşkusuz bu veri büyük önem taşıyor. Uzmanlar Fars körfezi ülkelerinden kaynağı belirsiz para girişin sağlandığı yönünde iddialar ortaya koyuyor. Sizce böyle mi? Nasıl yorumluyorsunuz?
U.Söylemez: 2015 yılına ait Ödemeler Dengesi Bilançosunun Net hata ve Noksan kaleminde 10 milyar dolar gibi kaynağı ve sahibi meçhul bir para girişinin olduğu görülüyor. Bu tür paraların, kaynağı, amacı, sahibi bilinmediği müddetçe, kayıt dışı-kara para vb gibi hususlardan kaynaklandığı yolunda haklı şüpheler de artıyor. Türkiye’nin tasarruf azlığı nedeni ile ortaya çıkan yatırım-tasarruf açığını cari açık vermek suretiyle karşıladığı bir vakıa olmakla beraber, cari açığın bu tür şeffaflığından, istikrarından, amacından ve kaynağından haberdar olunmayan şüpheli para girişleri ile karşılıyor olması şüphesiz ki sağlıklı ve kabul edilebilir bir husus değildir.
                             

VAHŞİ KAPİTALİZM NASIL DAVRANIYOR?
 

Muhabir: Türkiye’nin dışa açılım süreci çok sancılı olmuştu Sayın Söylemez. Dış güçlerin Türkiye’de kendi ülkelerinde yapmadıkları özelleştirmeler çalışma koşulları ve alabildiğine sömürüye uzanan bir çizgi git gide egemen olmaya başladı. Yine ülkemizden örnek vermek gerekirse 1980 darbesinin bile ana amaçlarından birinin ülkemizde ki ekonomik yapıyı değiştirmek üzerine kurulduğu söylenir ki geçen zamanda kontrolsüz dışa açılım ya da belimizi bağlayarak yaptırılanlar bunu doğrular gibi görünüyor. Sayın Söylemez sizin serbest piyasadan yana ve dışa açılımı önemseyen bir ekonomiyi benimsediğiniz biliniyor. Bu yaklaşım AKP’nin de ekonomik söylemleri ve uygulamaları arasında olmasına rağmen AKP’nin ekonomik politikalarını en sert eleştiren isimler arasında yer aldınız. AKP’nin ekonomik politikalarını neden eleştiriyorsunuz? Biz nerde hata yaptık?
U.Söylemez: Türkiye gibi gelişmekte olan ve fakat ne hikmetse bir türlü gelişmiş ekonomiler seviyesine çıkamayan ülkelerin bugün “vahşi kapitalizmin” çıkmaz sokağına sürüklenmeleri önlenmelidir. Çünkü sınırsız finansal serbestleşmenin, koşulsuz yabancılaşmanın, ölçüsüz ve kuralsız özelleştirmenin ve “piyasa tapınıcılığının” Türkiye gibi ekonomileri sürüklediği nokta, “altta kalanın canının çıktığı” bir ortaçağ “vahşi kapitalizmi” ile üretimden, istihdamdan kopuk, finansal cambazlıklar, manüplasyon ve spekülasyondan ibaret bir kumarhane kapitalizmidir. Bu nedenle imalat yerine ithalatı, tasarruf yerine borçlanmayı, üretim yerine, tüketimi ve sıcak para girişlerini teşvik eden bir ekonomi politikası ülkenin hem rekabet gücüne, hem yerli üretim gücüne, hem de istihdamına son derece olumsuz etkilerde bulunur. Türkiye, ekonomide 3. yolu denemelidir. Yani özel sektör ile kamu sektörünün karşıtlığı ya da piyasa ile planlama çatışması yerine her ikisinin de belirli bir program ve dengede bir arada yürütüleceği yeni bir ekonomik program ve politika değişikliğini gündemine almalıdır. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk’ün “karma ekonomik” modeli esasında bir manada “Amerika’yı yeniden keşfetmeye” gerek bırakmayacak kadar akılcı ve doğru bir modeldir.
                         

  IMF VE GÜMRÜK BİRLİĞİ DENEYİMİ

Muhabir: IMF ve Gümrük birliği gibi ağır deneyimler yaşadı ülkemiz. IMF’nin getirdiği yıkım artık her kesimce anlaşıldı ama galiba AB sürecinin bir parçası olan gümrük birliği o denli anlaşılmadı. Özellikle küçük ve orta ölçekli firmalar için gümrük birliği çıkış sağlar denilirken tam tersi sonuçların doğduğunu hatta İhracat sistemimizi derinden sarstığını söyleyenler oldu. Sizce burada ki hatamız ne oldu?
U.Söylemez: Türkiye’nin Gümrük Birliğine girişinin hemen ardından, çok kısa bir süre içinde Avrupa Birliğine tam ve eşit üye olacağı öngörülüyor ve umuluyordu. Ama bu gerçekleşmediği gibi 1995’ten bu yana 20 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, görünür ve yakın bir gelecekte gerçekleşmesinin de pek mümkün olamayacağı anlaşılıyor. Bu nedenle Türkiye’nin Gümrük Birliği anlaşmasında AB ile yeniden müzakere yapması Türkiye’nin 3üncü ülkelerle olan dış ticaretinde yaşadığı dezavantajları giderecek düzenlemeler yapması ve kendisini dışlayarak yürütülen AB-ABD Transatlantik Anlaşmasının aleyhine doğuracağı gelişmelere karşı acil adımlar atması gerekiyor.
         

‘KONTROLSÜZ YABANCILAŞMA, KURALSIZ ÖZELLEŞTİRME’

Muhabir: Yabancı devletlerin holdinglerin bir ülkede geniş faaliyetleri hangi tehlikeleri oluşturabilir?
U.Söylemez: Değindiğimiz üzere, özellikle stratejik sektörlerde (Bankacılık, Telekominkasyon, Savunma Sanayi vb.) sınırsız ve kontrolsüz yabancılaşma, ölçüsüz ve kuralsız özelleştirme ve aşırı hesapsız finansal serbestleşmenin gelişmekte olan ülkeler açısından hem ekonomik, hem sosyal, hem de siyasal çok vahim sonuçları olur. Tekelleşme ve kartelleşme artar, yakın geçmişte Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde daha önce tamamı kamuya ait olan bankaların %70 ile 90 oranında yabancıların eline geçmesi nedeniyle bu ülkelerin müteahhitleri kendi ülkelerindeki ihalelere girerken bile bu yabancıların eline geçen bankalardan teminat mektubu almakta da dahi büyük sıkıntılarla karşılaştıkları gerçeği hiç unutulmamalıdır. Yabancı tekellere meydan verilerek, ülkede özel sektörün ve/veya kamunun yürütebileceği karlı ve tekel konumundaki işletmelerin karlarının dışarıya transferine meydan verecek düzenlemelerden kaçınılmalıdır.
                                 

PETROL FİYATLARI NE OLUR?

Muhabir: Batı Asya’da ekonomik tabloya baktığımız da inişi çıkışlı bir grafik gözümüze çarpıyor. Şimdilerde en çok petrol fiyatlarında ki düşüş kime kazandırıyor kime kaybettiriyor diye takip ediliyor. Ama dolar-petrol ilişkisinde bile dümenin başında yine batının ağırlığı olduğu gözlemleniyor. Emperyalist odaklar bununla neyi amaçlıyor? Bölgede petrol fiyatları ne olur?
U.Söylemez: Petrol ve emtia fiyatlarında dünya genelinde görülmemiş bir fiyat düşüşü yaşanıyor. Uzun yıllar %10 civarında büyüyen Çin ekonomisinin %7 büyümeye bile erişemeyeceği tartışılıyor. Dünyada resesyon sinyalleri petrol ve emtiaya talebin de düşük kalmasına neden oluyor. Bu durumdan en çok başta petrol üreticisi ve ihracatçısı ülkelerin etkilendiği çok açık. Bir yandan kur savaşları yaşanırken, diğer yandan petrol arzının kısıtlanması üzerinden adeta siyasi satranç oynanıyor. Buna bir anlamda, ekonomik savaş bile denilebilir. Dünyada bütün büyük anlaşmazlıkların ve savaşların temelinde ekonomik paylaşım mücadelelerinin olduğu gerçeği unutulmamalıdır. 2016 yılı dünya ekonomisi için durgunluk, negatif faizler, düşen petrol emtia fiyatları ve düşük büyüme ile pek de iç açıcı bir görüntü vermiyor.
                                     

İRAN VE DIŞA AÇILIM

Muhabir: Sayın Bakan İran’da ekonomik yaptırımların kaldırılması yılın haberi oldu. Ambargoların kalkmasıyla birlikte İran küresel ekonomiye açılıyor, dünya işadamları İran’a ziyarete gidiyor gibi heyecanlı manşetler atıldı. Süreci olumlu bulanlar kadar temkinli karşılayanlarda var. Türkiye’nin en kritik döneminde Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yaptınız. Açık soruyorum dışa açılmaya hazırlanan İran’a uyarılarınız olacak mı?
U.Söylemez: İran’a yönelik ekonomik yaptırımların kaldırılması hem İran, hem de bölge ekonomileri açısından kuşkusuz ki olumlu bir gelişme. Öte yandan, ambargoların kalkmasıyla bu konudaki uluslararası siyasal gerilimin de azalması bölge ve dünya barışı açısından olumlu bir durum. Ancak yukarıda değindiğim gibi; altta kalanın canının çıktığı, sınırsız finansal serbestleşme, aşırı yabancılaşma, ölçüsüz ve kuralsız özelleştirme ile üretimden ve istihdamdan kopuk, finansal cambazlıklar, manüplasyon ve spekülasyondan ibaret, borçlanma ve tüketim bazlı bir kumarhane kapitalizmine dönüşmemek için ihtiyatlı bir iyimserliğe ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Gözümüzü ideolojik ezberlerle karartmamalıyız. Kapitalizm, komünizm, liberalizm vs. Hiçbir ekonomi-politik ideolojinin “kutsallığı” ya da “yüzde yüz” doğru ve başarılı olması elbette mevzubahis değildir. Çünkü pratik her zaman teoriyi aşar ve aşacaktır da. Her ülkenin kendi dinamiklerini, konumlarını, ihtiyaçlarını ve çıkarlarını gözetecek dikkat ve duyarlılıkta dünyadan kopmadan, rekabete açık ama bir sömürge ekonomisine dönüşmeyecek ekonomik model ve politikaları oluşturması ve bunları hayata geçirmesi gerekiyor.
Ekonomiden Sorumlu Devlet Eski Bakanı Ufuk Söylemez Tesnim Haber Ajansı İstanbul’un sorularını yanıtladı çok teşekkür ediyoruz…

 

Tesnim Haber Ajansı-İstanbul/2016

En Önemli Röportaj Haberler
En Çok Okunan Haberler