Aliyev Yaslandığı Ağacı Baltalıyor


Aliyev Yaslandığı Ağacı Baltalıyor

Azerbaycan'da dini kesim sadece; sosyal adalet ve siyasi özgürlük istemektedir.

Tesnim Haber Ajansı - Azerbaycan’da Nevruz Bayramından önce çıkartılan afla onlarca mahkumu affedildi ve serbest bırakıldı. Aynı durum birkaç hafta önce de tekrar edildi bu defa çok ünlü ve önemli siyasi mahkum dahil olmak üzere yüzlerce mahkum serbest bırakıldı.

Serbest bırakılan siyasi mahkumların içinde Aliyev hükümetine karşı çok keskin, sert eleştiri ve tavırlar sergileyen batı ve ABD yönelimli insanlar yer almaktaydı ama bu serbest bırakılanlar içerisinde İslamcı mahkumlardan hiçbiri kişi yer almadı. İslamcıların genel olarak 10 yıla kadar uzanan mahkumiyet dönemleri hala devam etmektedir.

2010-2012 yılları arasında Azerbaycan’da din ve devlet ilişkileri için çok kritik bir dönem olmuştur. Devlet tarafından; dini merasimlere ve hayat tarzına karşı kararların çıkarılması, birkaç caminin yıkılması kararının verilmesi ve Eurovision yarışmasıyla alakalı gerçekleşen olaylar, o dönemde onlarca dindarın hapse atılması ve dini kesimin ünlü isimlerinin 10 yıldan fazla cezalara çarptırılmasına neden olmuştur. Dindarlar sert kararlardan ilave hapishanelerde de çok zor şartlar altında, işkencelere maruz kalmışlardır.

Bu kişiler hakkında bu kadar sert kararların verilmesi ve onlarla bu kadar kurallar dışında olan davranışların olması durumun siyasi ortamdan kaynaklandığını göstermektedir. Aliyev hükumeti sanki o dönemde dindarlara ve dini söylemlere karşı ne kadar şiddetli tutum sürdüğünü göstermek istemiştir.  Kulislerde siyasi ortamın bulanıklıktan düşmesi ile hükümetin dini kesime karşı siyasetlerinin yumuşaması, dindarların ve özellikle ünlü isimlerin mahkumiyetlerinin kısaltılması ve affedilmesiyle sonuçlanmış ama geçen üç ayda yaşanan süreç bu düşüncelerin doğruyu yansıtmadığını gösteriyor. Aliyev saki dini kesime karşı sert tavrında hiçbir değişiklik oluşturmamıştır.

Birçok kişi bu sert davranışın temel amacını, siyasal İslam ve özellikle siyasal Şiiliğe karşı olduğunu söyleseler de ama devletin gayri siyasi Şii akımlara olan tavrını göz önüne alırsak ve aynı halde anti Şii kesimleri güçlendirmek yahut onlara karşı sınırlayan siyasetler ileride tutmadığına göre Aliyev’in tüm Şiiliğe karşı bir tavır aldığını söylemek mümkündür.

İlham Aliyev babası Haydar gibi ne kadar Reallerden uzak olsa da her zaman şii faktöründen, İran’dan etkilenebileceği için bir korku yaşamışlardır. Bu korku, Azerbaycan’ın sosyal ve siyasi durumunun dikkate alırsak ve aynı halde İran’ın Azerbaycan’da geçen 25 yıllık siyasetlerini gözden geçirirsek ne kadar hatta saçma diyebileceğimiz bir korku olduğu aydındır. Dindarların vizyonunda hiçbir zaman siyasi iktidarı ele geçirmek ve yine siyasi iktidarda bir temennileri olmamıştır. Dindarlar buraya kadar sadece üç konunun üzerinde en sert eleştirileri yapmışlardır. 1. Ülkede olan sınırsız yolsuzluklar ve gayri meşru mali ortam, 2. Bölge dışında olan güçlerin Bakü hükümetinde haddinden fazla etkili olmaları, 3. Her gün daha da gelişmekte olan Bakü Tel Aviv ilişkileri.

Bu eleştirilere karşı, Aliyev hanedanı tam tehlikeli ve hatta korkunç diyebileceğimiz bir metot oluşturmuşlar. Bu metot: selefi ve nurcu akımların güçlendirilmesiyle Şiiliğin Azerbaycan’dan silinmesi için ortam oluşturmaktır.

Dini kuramlarla Devlet ilişkileri komitesi eski başkanı Rafik Aliyev, birkaç yıl önce yaptığı açıklamalarda; bu metodun hatta 90’ıncı yılardan başladığını söylemektedir. O, Haydar Aliyev şiiliğe karşı sünnülüğü güçlendirerek şiiliğin ağırlığını azaltmak siyaseti yürüttüğünü itiraf ediyor. Ama sorun buradadır ki güçlendirilen şey Sünnilik değil selefilik ve nurculuk olmuştur. Selefilik Azerbaycan’da şimdi çok vahim bir duruma gelmektedir. Bu durumun ne kadar vahim olduğunun en açık belgesi Suriye ve Irak’ta savaşan ve ölen Azerbaycanlı teröristlerdir. Azerbaycanlı selefilerin onlarcası Suriye’de ölse de onlarcası Azerbaycan’a geri dönmeye başlamışlardır. Herkesin bu selefileri Azerbaycan devleti ve devletçiliğine karşı hangi düşünceyi taşıdıkları aydındır. Onlar, Aliyev’i ve Aliyev hükümetini kâfir ve tağut olarak nitelendirip ona karşı savaşı kendilerine farz biliyorlar.  Şimdi Aliyev, sadece dış güçlerin finanse ettiği ve uzun sakallarıyla tanına selefilerle değil kan ve barut kokusunu duymuş ve tecrübesini yaşamış selefilerle karşı karşıyadır. Bu selefilerin devlet kurumlarında olan sızmasına, özellikle Milli İstihbarat ve bakanların ailelerine olan etkisini göz önüne alırsak onlarla mücadelenin ne kadar zor bir hal aldığını anlamaktayız. Aliyev; Paris, Bürüksel ve Orlando olaylarını yapabilen insanlarla karşı karşıyadır.  Selefilerden başka Aliyev’in sarayından en uzak köylere kadar uzanan nurcular lobisi de Azerbaycan’da güçten kendi hakkını istiyor. Aliyev nurcuların kendi hükumetine nasıl bir tehlike oluşturabileceğini anlamak isterse Türkiye’nin sadece 17 Aralık operasyonları onun için enteresan bir örnek olacaktır. Kendi kardeşine onu yapan adam Aliyev’e ne yapabileceği tam ortadadır. 

İşin en enteresan yönü şu ki Aliyev onun devletine ve hükumetine karşı en pratik set işleri yapan Aliyev’in hanedanı ve hükumetinde olan büyük yolsuzlukları ifşa edip onun aleyhine fiili olarak darbe girişiminde bulunan Amerika lobisine hatta bu şii akımdan daha normal yanaşıyor.

Söylenilenleri göz önüne alırsak Aliyevlerin ne kadar yanlış bir stratejiye düştüklerini anlayabiliriz. Aliyev kendi yaslandığı ağacı baltalamakta…

Aliyev’in siyasi gücü için düşünülenlerin tam tersine, düşman ve rakipleriyle mukayesede en tehlikesiz kesim Azerbaycan’ın dini kesimidir. Dini kesim her zaman milliyetçi bir ruh yaşamış ve ABD ve Tel Aviv’in Azerbaycan iç işlerinde ne kadar sert çıksa da o kadar da Rusya’nın Azerbaycan içi işleri müdahalesine karşı çıkmıştır ve çıkacaktır. Dini kesim sadece; sosyal adalet ve siyasi özgürlük istemektedir. Ama Aliyev bunlara karşı kendi elleriyle, onun tüm varlığını kapmak isteyen güçleri oluşturmakta ve desteklemektedir.

  Mesud Sadr

En Çok Okunan Röportaj Haberler
En Önemli Röportaj Haberler
En Çok Okunan Haberler