Halk İsyanları Tarihine Kısa Bakış


Halk İsyanları Tarihine Kısa Bakış

Yapılan halk isyanlarının seyrine bakıldığı zaman artık halk kendi hakkını kendisi istememekte, bazı çevreler tarafından yol gösterilmek kaydıyla ayaklanmalar çıkarılmaktaydı. Bu halk isyanlarına öncülük eden liderlerin hedefi halkların değil kendi iktidarlarını sağlamaktı.

Tesnim Haber Ajansı - Halk isyanları tarih boyunca yaşanmıştır fakat insanlık tarihinde halk isyanı denince herkesin aklına ilk olarak Fransız devrimi gelmektedir. Bilindiği üzere Fransız devrimi (1789-1799) yoksul halkın zevk ve sefa içinde yaşayan krala karşı başlattıkları ve aydın kesimi yanlarına alarak etkin bir güç haline gelip kralı tahttan indirmeleriyle sonuçlandırdıkları bir halk isyanıdır. Tarih boyunca yapılan halk isyanları bize gösteriyor ki en etkili devrim şekli halkın yaptığı devrimdir. Ve bu devrimler çok başarılı olmuştur. Dünya’nın bilinen en büyük halk devrimi olan Fransız devriminden yaklaşık 200 yıl sonra bir dizi halk isyanları meydana gelmeye başlamıştır. Halk isyanları genel manada ezilmiş halkın kendisini sömüren yöneticiye karşı başlattıkları ayaklanmalardan mevcut bir hareket şekli olup son yaşanan halk isyanlarının temeli de bu şekle dayanmakla beraber faklılıkları göze çarpmaktadır.

Yeni dönem halk isyanlarında halk figüran olarak sahnedeki yerini almaktadır. Artık halk hareketin bir tarafı değil sadece kendi adına yazılmış rolü tarih sahnesinde sergileyen bir figurandır. Yeni oyuncular güya halkın hakkını savunduğunu iddia eden ve coğrafi keşiflerden bu yana özellikle Doğu halklarının savunma hakkını  kendinde bulan Batılı güçlerdir. Bu Batılı güçler- özellikle ABD- yeni nesil halk isyanlarının başyazarı ve oyuncusudur. Son dönemde yaşanan halk isyanlarına değinmeden son 35 yıldır Dünyada meydana gelen halk isyanlarına biz göz atmakta yarar var.

Yeni nesil hak isyanlarının ilki 1986’da Filipinlerde Ferdinand Marcos’un halk tarafından devrilmesiyle başlamıştır. Marcos 1972’de yönetime el koyup sıkıyönetim ilan etmiştir ve 14 yıl sonra başlayan halk isyanı sonucunda ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır.

1988’de SSCB’ye bağlı olan Estonya yapılan Şarkılı Devrimle bağımsızlığını ilan etti. Bu devrimde söylenen "Mu Isamaa" (Vatanım) isimli halk şarkısının sözleri ülkenin ulusal marşı olarak kabul edilmiştir.

1989 yılında Çekoslovakya’da Kadife devrimiyle Gustav Husak devrilmiş ve yerine Valcav Havel yönetime geçmiştir. 1968 yılında Sovyetlerin askeri hareketle Çekoslovakya’ya hâkim olması bunu etkisiyle yaşanan baskıcı yönetim sonunda 1989’da bir öğrenci gösterisine polisin sert tepkisi halkı ayağa kaldırmış ve baskıcı yönetimin baş mimarı Gustav Husak istifa ederek demokratik bir yönetim kurulmuştur.

1989 yılında Çin’de Çinli ve Doğu Türkistanlı Üniversite öğrencilerinin demokrasi yanlısı gösterileri kanlı şekilde bastırılmıştır. Çin’de yaşanan halk isyanları bunlarla sınırlı kalmamıştır. Doğu Türkistan’daki Müslüman Türkler devamlı olarak demokrasi yanlısı hareketlerde bulunmakta fakat bu hareketler devamlı olarak Çin Devleti tarafından kanlı şekilde bastırılmaktadır.
1989 yılında Romanya Devrimiyle Nicolae Ceauşescu yönetimden indirilip kurulan mahkeme tarafından karısı Elena ile birlikte kurşuna dizilmiştir.

1989 yılında Yugoslavya’da Slobodan Miloseviç devrildi. Bu devrim Doğu Avrupa bloğunda yaşanan hareketliliğin sonucu olarak bu ülkeye yansımıştır. Fakat daha sonra 1991’de Slovenya, Makedonya, Hırvatistan ve Bosna Hersek bağımsızlıklarını ilan etmişler, Sırbistan ve Karadağ birleşerek Yeni Yugoslavya Federal Hükümetini kurmuşlardır.

1990’da yine SSCB egemenliğinde olan Litvanya ve Letonya’da halk isyanları yaşanmıştır. Bu halk isyanları sonucunda bu devletler bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır.

Yukarıda görüldüğü üzere 1986 ve 1991 yılları arasında yaşanan halk isyanları daha çok SSCB coğrafyasında gerçekleşmiştir. Bu isyanların bir kısmı bağımsızlıkla sonuçlanırken bir kısmı ise daha demokratik bir yönetime geçişle son bulmuştur. Devrimle indirilen yöneticileri bazıları halkın öfkesinden nasibini alarak idam edilmiş bazıları ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır.

1986-1991 yılları aralığında yaşanan bu isyanlardan sonra 2004 yılında yine Doğu Avrupa ülkesi olan Ukrayna’da hareketlik yaşanmaya başlanmıştır. Ukrayna’da yapılan seçimlerin adil olmadığını savunan Victor Yuşçenko’nun taraftarları sokaklara dökülerek seçimin tekrar yapılmasını sağlamış ve yeniden yapılan seçim sonunda Yuşçenko başa geçmiştir. Yuşçenco’nun seçim programı boyunca kullandığı Turuncu renginden dolayı bu yaşananlara “Turuncu Devrimi” ismi verilmiş ve yeniden dalgalar halinde harekete geçen geniş kitleler ortaya çıkmıştır. Bu kitlelerin yeni durağı Gürcistan’dır. 2003 yılında Miheil Saakaşvili yine Ukrayna’da olduğu gibi seçimlere itiraz ederek halkı sokaklara dökmüş ve sonuncu olarak ülke yönetimini ele almıştır. Gürcistan tam manasıyla Rusya ve ABD’nin Kafkasya’daki savaş alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Gürcistan SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını ilan etmiş ve yönetime batı yanlısı Zviad Gamsahurdia geçmiştir. Fakat kendisini SSCB’nin “Yasal Mirasçısı” olarak gören Rusya, Gamsahurdia’yı askeri bir darbeyle yıkarak yerine SSCB’nin son dış işleri bakanı Edward Şevardnadze’yi başa geçirmiştir. 2003 yılında yaşananlar bunun bir misillemesi gibi karşımıza çıkmaktadır. Halk isyanları sessiz bir şekilde ama dalgalar halinde geniş coğrafyalara yayılmaktadır.

Peki, şimdi bu güçlü dalganın kucağına kim düşecekti? Yaşananlar üzerinden çok geçmeden 2005 yılında Kırgızistan’da yaşanan “Lale Devrimi” ile Askar Akayev indirilerek yerine Kurmanbek Bakiyev “Devrim Lideri” sıfatıyla önce Devlet Başkanı sonra da Cumhurbaşkanı oldu. Fakat bu kadarla kalmadı 2010 yılında yeni bir halk isyanı başlatıldı. Bu isyanın hedefi eski devrimin lideri Kurmanbek Bakiyev idi. Rosa Otunbayeva tarafında devrilen Bakiyev Cumhurbaşkanlığından uzaklaştırılıp yerine Otunbayeva 2011 sonuna kadar görevi vekâleten devraldı.

Yapılan halk isyanlarının seyrine bakıldığı zaman artık halk kendi hakkını kendisi istememekte, bazı çevreler tarafından yol gösterilmek kaydıyla ayaklanmalar çıkarılmaktaydı. Bu halk isyanlarına öncülük eden liderlerin hedefi halkların değil kendi iktidarlarını sağlamaktı. Kırgızistan örneğinde oluğu gibi devrim lideri halk için gelmişken halka yaptıklarından dolayı yine devrimle gitmiştir. Şahıslar kendi iktidarlarını sağlarken, onlara destek veren devletler kendi çıkarlarını sağlama almaya çalışmıştır. Yazımızın ilk bölümünde Dünya Tarihinde yaşanılmış bazı “Halk İsyanı” denilen Sosyo-politik hareketlenmelere değinirken bundan sonraki yazımızda bu hareketliliklerde ABD kaynaklı hareketler ve Dünya siyasetine etkilerini kaleme almaya devam edeceğiz.

 

Muhemmed Sami

En Çok Okunan Röportaj Haberler
En Önemli Röportaj Haberler
En Çok Okunan Haberler