Atvan: Gazze Ve Batı Şeria Halkının Umudu Ve Dayanağı Hamas’ın Askeri Koludur


Atvan: Gazze Ve Batı Şeria Halkının Umudu Ve Dayanağı Hamas’ın Askeri Koludur

Ortadoğu’nun uzman yazarlarından Abdel Bari Atvan, Hamas’ın yeni siyaset belgesi ile ilgili olarak, Gazze ve Batı Şeria halkının Hamas’ın askeri kanadına güvendiğini ve dayandığını yazdı.

Tesnim Haber Ajansı - Ortadoğu’nun uzman yazarlarından ve Rey El-Yevm Gazetesi Baş Editörü Abdel Bari Atvan, Hamas Hareketinin yeni siyaset belgesini analiz ettiği yazısında şu ifadelerde bulundu:

Hamas’ın yeni Siyaset Belgesi, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Oslo Anlaşmasına ve İsrail’in resmi olarak tanınmasına neden olan belgesinden daha mı çok şansa sahip? Silahların bırakılması ve şiddetten vazgeçilmesi terörist suçlamalarını ortadan kaldıracak mı?

Birçok kişi, Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal’in pazartesi günü Doha’da bu hareketin politikalarında yapılan değişikliklerle birlikte açıkladığı Hamas hareketinin yeni siyaset belgesini analiz edip yorumlayacaktır ama burada bu belgeye üç temel açıdan bakmak bizim için önemlidir:

İlk olarak; Hamas’ın hitap ettiği taraflar ve bölgesel ve uluslararası şartlar ve baskılar, Hamas Hareketinin böylesi şartlarda bu anlaşmayı yayınlamasına neden olmuştur ve aynı zamanda Hamas’ın yeni maddelerinde yapılan düzeltmeler, Hamas’ın anlaşmasının dolaylı olarak ihlali sayılmaktadır. Acaba bu durum Hamas’ın hitap ettiği tarafları razı edecek mi? İkinci olarak; Hamas’ın siyaset belgesinde zikrettiği 42 paragraf, bu hareketin nihai yaklaşımı mı ya da bu hareketin oluşturduğu anlaşmada başka değişimlerin yapılmasının başlangıcı mı olacak? Üçüncü olarak; Hamas’ın bütün yetkilileri ve liderleri, Hamas hareketinin yeni siyaset belgesi ile ortak bir görüşe sahip mi? Hamas Hareketinin bir kolu olan Kassam Tugaylarının tutumu nedir?

Filistin kamuoyunda Hamas hareketinin siyaset belgesi konusunda iki görüş bulunmaktadır. İlk görüş gerçekçi bir yaklaşımdır. Yani onlar, Hamas hareketinin siyaset belgesini bölge ve dünyadaki mevcut şartlara göre yayınladığını, fiili bir yol bulmak istediklerini ve Yahudiliğe karşı oldukları, terörist oldukları ve karar mercilerinin faaliyetleri birçok Arap ülkesinde yasaklanan İhvan-ı Müslimin olduğu yönünde kendisine yapılan suçlamaları reddetmeyi amaçladıklarını düşünüyor. Hamas’ın sunduğu belgenin maddelerden biri bu konuyu vurgulamaktadır ve bu maddede şu ifadeler yer almaktadır: ‘Filistin’in çatışması dini bir çatışma değildir ve Yahudilerle Yahudi olduklarından dolayı düşman değildir. Bu çatışmaların sebebi, onlar tarafından Filistin’in işgal edilmesidir.’

Ama Filistin’deki ikinci grup, Hamas hareketinin siyaset belgesinin, Filistin Kurtuluş Örgütü FKÖ’nün Filistinlilerin bazı taleplerinden geri adım atılmasına ve müzakerelerin yapılması ve İsrail’in resmi olarak tanınmasına yol açan tavizlerini hatırlattığını düşünüyorlar. Bu görüşe sahip olanlar şu soruları gündeme getiriyor; eğer Hamas’ın yeni bir siyaset belgesi çıkarmadaki hedefi, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün yolunda hareket etmekse, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın hükümeti ile hangi konuda farklılar? Ve neden Gazze Şeridi 2007 yılından itibaren Hamas Hareketinin hükümeti zamanında üç savaş yaşadı?

Eğer Filistin Kurtuluş Örgütü’nün mirasına ve onun verdiği tavizler silsilesine bakacak olursak, bu geri adımların tarihini 1974 yılında ekim ayındaki savaştan sonra Filistin Ulusal Konseyi tarafından onaylanan kararın onuncu paragrafında açık bir şekilde açıklayabiliriz. Bu madde düşman İsrail’den kurtarılan her toprakta Filistin hükümeti kurulmasını vurgulamaktadır ve daha sonra olay öyle bir yere varmıştır ki, Güvenlik Konseyinin 242. Kararı resmi olarak tanınmış ve bu karar, Filistinlilerin haklarını 1967 yılında işgal edilen bölgelerde sınırlamıştır ve daha sonra bu konu, Oslo Anlaşmasının imzalanması şeklinde değişmiştir ve diğer olaylar da herkes tarafından bilinmektedir.

1988 yılında Cezayir’in başkentindeki Sanober Sarayında son şeklinin hazırlanması büyük şair ve düşünür Mahmur Edward gözetiminde olan Bağımsızlık bildirgesinin açıklanmasından sonra yapılan kutlamaları, kucaklaşmaları ve tebrik söylemelerini çok iyi hatırlıyoruz. Bu belge, farazi bir Filistin devletinin kurulmasını binden fazla gazetecinin katılımıyla uluslararası medyaya açıklamıştır.

Bu bağımsızlık anlaşması daha sonra, silahlı mücadeleden vazgeçilmesi, İsrail’in resmi olarak tanınması, mültecilerin geri dönüşü için anlaşma şeklinde müzakereler sağlanması ve Gazze ve Eriha’da özerk bir hükümetin kurulması şeklinde Oslo Anlaşmasına dönüştü.

Oslo Anlaşması, Kurtuluş Örgütü liderinin kurtuluşu ve onun Irak ve Kuveyt’e saldırıdan sonra mali kaynaklarının kurumasının arından siyasi izolasyondan çıkması ile sonlandı ve anlaşmanın imzalanmasından sonra sayıları artan Kudüs ve Batı Şeria’daki 800 bin İsrailli yerleşke sakinin desteklenmesi ve güvenliğinin sağlanması konusundaki koordinasyon ve Kurtuluş Örgütü tarafından Dayton kuvvetlerinin oluşturulması ve Yaser Arafat’a zehirle bir suikastın düzenlenmesi ile son buldu. Daha sonra o, yıllarca yaptırım kuşatması altında kaldı çünkü ikinci silahlı intifadayı başlatmıştı.

Her kim Halid Meşal’in Hamas’ın siyaset belgesi hakkındaki açıklamalarını takip edecek olursa, bu açıklamalarla Yaser Arafat’ın Filistin’in bir karış toprağından vazgeçilmeyeceği, ülkeye dönme hakkından ya da silahlı mücadeleden ve bütün şekillerde direnişi takip etmekten bahsettiği on maddeyi açıklamasındaki ve bağımsızlık bildirisindeki konuşması arasındaki benzerlikleri görecektir ve yıllar sonra bu belgenin, Hamas’ın ve Filistin halkının şartlarının ve durumunun nasıl olacağını bilmiyoruz.

Bu satırların yazarı, Filistin Ulusal Konseyinin eski bir üyesidir ve Filistin meselesinde yaşanan gelişmeleri ve onun en zor zamanlarını yaşamıştır ve kırk yıldır batı da yaşamaktadır ve batının, yöntemleri, yanıltmaları, baskıları ve nihai hedefini bildiğini iddia etmektedir. Batının nihai hedefi İsrail’i bölgede büyük bir güç olarak stabilize etmek ve her zaman İsrail’in ve konumunu desteklemektir. Bu tecrübeden yararlanıldığında ve bazı konular takip edildiğinde birkaç asıl nokta bulunmaktadır ve bu noktaları vurgulamamız gerekmektedir: İlk olarak: İsrail ve batı ülkeleri, Siyonist Rejim resmi olarak tanınmadan, silahlı direnişten tam anlamıyla vazgeçilmeden ve aynı zamanda Filistinliler ülkelerine geri dönme haklarından geri atmadan Filistin hükümetinin 1967 sınırlarındaki oluşum sürecini onaylamayacaktır. İkinci olarak, terörizm suçlamasını kaldıracak ve Hamas hareketi ile görüşme kanallarını açacak tek yol, silahlı mücadeleden tamamen vazgeçmek ve silahları bırakmak olacaktır. Üçüncü olarak, İsrail ile doğrudan bir görüşmede bulunmak, İsrail’i resmi olarak tanıdıktan, uluslararası ve Oslo gibi imzalanan anlaşmalara bağlı kaldıktan sonra mümkün olacaktır.

Bu yüzden iki milyon Filistinlinin Gazze Şeridinde aç bırakılması, geçiş yolarının kapatılması, maaşların üçte birinin azaltılması ve elektriğin kesilmesi gibi bütün bu eylemler dikkatli bir şekilde planlanmıştır ve bu durum bize, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Oslo anlaşmasında verdiği tavizleri hatırlatmaktadır. İsrailliler ve Amerika gibi Avrupalı müttefikleri, Hamas’ın yeni siyaset belgesini destekleyecektir ama onlar önümüzdeki günlerde Hamas’ın bu geri adımının yeterli olmadığını, bu yüzden Hamas’ın daha fazla taviz vermesi gerektiğini açıklayacaklardır. Onların daha fazla tavizden kastı, İsrail’in resmi olarak tanınması ve işgalcilerle direniş ilkesinden geri adım atılması ve nihayetinde Filistin’in silahsızlandırılmasıdır. Hamas’a Türkiye ve Katar gibi bazı müttefikleri tarafından baskı uygulandığını biliyoruz. Bu hareketin müttefikleri hiç şüphesiz onları daha fazla ılımlı olmaya davet edecektir ve Türkiye Dışişleri Bakanı’nın Washington’daki açıklamaları bu konuyu vurgulamaktadır. Mevlüt Çavuşoğlu, Ankara’nın Hamas’tan İsrail’i resmi olarak tanımasını ve aynı zamanda silahsızlanarak iki devlet kurulması önerisini kabul etmesini istediğini vurgulamıştır. Hamas’ın üst düzey bir yetkilisi de bu konuyu doğrulayarak Hamas’ın Türkiye’nin sunduğu şartları kabul etmediğini söylemiştir. İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in, Irak ve Yemen savaşının en önemli katılımcısı ve bu iki ülkeye karşı kışkırtıcı eylemlerde bulunan ve Duha ve Gazze’ye gerçekleştirdiği ziyaretlerde bu belgenin bazı ilkelerinin oluşmasında önemli rol oynayan biri olarak, Filistin halkının ya da Hamas hareketinin iyiliğini ve menfaatini gözettiğini düşünmüyorum. Onun bütün hareketleri, İsrail’in menfaatini sağlama ve yerleşke yapımı politikası doğrultusundadır ve Onun Netanyahu ile dostluğu da bilinmektedir. Ahmed El-Şakiri’nin ve onun Arap Teşkilatının 1967 yılındaki yenilgisi, silahlı mücadelesi nedeniyle Yaser Arafat’ın Filistin Kurtuluş Örgütü Lideri olarak seçilmesine neden olmuştur ve Fetih’in ılımlı bir hareket olması ve Oslo Anlaşmasının imzalanması, Hamas İslami Direniş Hareketinin doldurduğu bir boşluk oluşturmuştur. Şimdi de Hamas Hareketinin pragmatik eylemlerinden oluşacak muhtemel boşlukları kimin dolduracağını bekleyip görmek gerekir? Gazze ve Batı Şeria halkı, Hamas’ın siyasi bir kolu olan İzzettin Kassam Tugaylarına dayanmakta ve umut beslemektedir ve onlar bu askeri kanadın, Hamas hareketinin Filistin halkı için yenilgi ve aşağılanmadan başka hiçbir faydası olmayan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün izlediği yola doğru sürüklenmesini engelleyeceğine inanmaktadır. Ama onların bu askeri kanada güvenmesi ve dayanması doğru mu? Birçokları bu konudan eminler. Hamas’ın yeni siyaset belgesini Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın Washington’a ziyaretinden iki gün önce yayınlaması bir tesadüf değildir. Bu görüşmenin Filistinliler için korkunç sonuçları olabilir ve onları daha zor bir aşamaya sürükleyebilir. Allah Filistin halkına yardım etsin.

En Önemli Röportaj Haberler
En Çok Okunan Haberler