BAE'nin İhvan Ve İslami Hareketler Nefretinin Tarihçesi


BAE'nin İhvan Ve İslami Hareketler Nefretinin Tarihçesi

Bin Zayid 2011 yılı sonrası sadece BAE ve Mısır'da değil Ürdün, Libya ve diğer ülkelerde buluna İhvan-ı Müslimin hareketleriyle de yoğun bir savaşa girişti.

Tesnim Haber Ajansı - Birleşik Arap Emirlikleri, 20 yıla yakın bir zamandır genellikle Körfez'de İslami hareketlerle mücadele içinde oldu.

BAE'nin İslami hareketlerle mücadelesinde ilk önce İhvan-ı Müslimin hareketi hedef aldı.

Bundna 40 yıl öncesine gidildiğinde, Birleşik Arap Emirlikleri'nin İhvan-ı Müslimin Hareketiyle husumete dayalı bir ilişkisinin olmadığı görülmektedir.

Hatta, BAE'nin en güçlü ailesi olarka kabul edilen Al-i Nahyan ailesi, İhvan Hareketiyle dostane ilişkilerde kurmuştu.

Bu dönem, BAE'nin Körfez ve diğer İslam ülkelerinden bilhassa tahsilli insanları ve entelektüelleri ülkeye taşıdığı zamana denk gelmektedir.

1950 ve 1960'lı yıllarda BAE, Mısır, Suriye, Ürdün ve Filistinden birçok üniversite hocasını ve entelektüeli ülkeye taşıdı.

Bu dönemde, birçok İhvan-ı Müslimin üyesinin yanısıra Hizbu't Tahrir mensubu ve Abdunnasır'ı benimseyen Arap milliyetçisi entelektüel BAE'ye yerleşti.

Kuveyt ve diğer Arap ülkelerinde tahsil gören BAE'li ilk öğrencilerin ülkelerine dönmesi ise İngiltere'den bağımsızlığın ilan edildiği 1971 yılına denk gelir.

BAE'li öğrenciler, okudukları İslam ülkelerinde İhvan-ı Müslimin hareketini yakındna tanıma fırsatı elde etmiş, büyük çoğunluğu ise hareketin ideolojisini benimsemişti.

İhvan-ı Müslimin'i benimsemiş bir grup öğrencinin BAE'de Camiatu'l Islah'ı kurmaları 1974'e denk gelir.

1970'lı yıllarda BAE'de kültürüel, sosyal, sportif ve diğer meşru alanlard ateşkilatlanmanın önünde bir engel yoktu.

Bu ortamda, bazı hareketler kısa sürede güçlendi.

Bu dönemde kurulan Öğrenci Birliği, bu döneme güzel bir örenk teşkil etmektedir.

Öğrenci Birliği, kuruluşundan 1981 yılına kadar Nasırcı Milliyetçilerin elindeydi.

1981 yılınd ayapılan kongrede İslamcılar seçimleri kazandı ve böylece Öğrenci Birliği İslamcıların yönetimine geçti.

Öyleki İslamcıların yönetimine geçen Öğrenci Birliğini Şeyh Zayid Al-i Nahyan kabul etti ve görüştü.

O dönem Al-i Nahyan'ın kabul ettiği öğrenci grubunun başında  Sultan bin Kayed el-Kazimi vardı. El-Kazımi 2012 yılında İhvan-ı Müslimin Hareketine üye olmakla suçladı ve bugün hapiste.

BAE, 1980 yılında ulusal güvenlik politikasını yenileme kararı aldı. Politika yenilemesini gerçekleştirmek için ise Mısır'dan güvenlik uzmanı Fuad Allam'ı ülkeye getirdi.

Mısır İhvan Hareketi Fuat Allam'ı yakındna tanıyordu.  Allam, Nasır döneminde İhvan mensubu tutuklulara işkence yapmakla ün salmıştı.

Artık 1980 yılındna sonra BAE'de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

1980 yılının sonuna geliniğinde ulusal güvenlik politikasının değişmesi etkilerini göstermeye başladı.

BAE'yi oluşturan emirliklerde ve bilhassa Abu Dabi'de İslami hareketler ve eğilimler tehdit olarak görülmeye başlandı.

İslami hareketler için, BAE'deki ılıman havadan  1987'ye gelindeğinde eser kalmamıştı.

Şeyh Zayid'in üçüncü oğlu olan Muhammed Bin Zayid, kendinden büyük iki ağabeyini etkisiz hale getirerek tahta namzet olmayı başarmıştı.

Muhammed Bin Zayid, İhvan-ı Müslimin hareketine derin bir kin besliyordu.

O yıllarda emirlikler arasında iç huzursuzlukta baş göstermişti. BAE'nin en büyük üçüncü emirliği olan eş-Şareke Emiri Şeyh Sultan el-Kasımi Abadu Dabi'nin bazı kararlarına itiraz ediyordu. Şeyh Zayid Ali-Nahyan, el-Kasımi'yi devirip yerine kardeşi Abdulaziz'i getirmek istediyse de muvaffak olamadı. Zira Duabi Emirliği buna karşı çıktı.

Zira Abu Dabi yönetimi, ülkede ki İslami hareketlerin eş-Şareke Emiri Şeyh Sultan el-Kasımi ile beraber hareket ettiği evhamına kapılmıştı.

1980-185 yılları arasında BAE'nin İslami Hareketlere karşı tavrı, yönetimin İslam karşıtı olduğu inanışının hakim olmasına neden oldu.

Yönetim bu kabulün  önüne geçmek için 1985 yılında içkiyi yaskaladı.

1990'lı yılların başında Bin Zayıd'in iktidara gelmesiyle artık BAE tamamen değişmişti.

1990 yılından sonra BAE'de artık İslami hareketler için yeni bir dönem başladı.

İslami Harek üyeleri, kamu görevlerinden uzaklaştırıldı, İslami hareketlerin kamuya açık faaliyetleri engellendi.

Bu kısıtlama ve engellemelerden Tebliğ Hareketi gibi politikaya uzak cemaatlerde nasibini aldı.

Akabinde ise kapatmalar başladı.

Abu Dabi merkezli hayır kurumları, yardım kuruluşları, zekat fonları ve sosyal hizmet eden sivil toplum kuruluşları kapatıldı.

Kısa bir zaman sonra ise camilerde faaliyet göster Kuran araştırmaları gruplarıda yasaklandı.

Eğitim Bakanlığı tarafından 1983'te başlatılan Şeyh Zayid Kuran-ı Kerim Projesi olarak ta bilinen proje 1992'de durduruldu.

1974 yılında kurulan Cemaat-ı Islah ise 1994 yılında tamamen kapatıldı.

BAE'ye farklı Arap ülkelerinden gelen yüzlerce kişi ise, İslami eğilimlerinden dolayı ülkeden sınırdışı eidldi.

BAE Yönetimi, sadece ülkede İslami  hareketlere  savaş ilan etmemişti. Tüm bölgeyi, Filistin direnişini de kapsayan bir karşı duruş başlamıştı.

1992 yılında BAE'de ikamet eden bir Filistinli, Hamas'la irtibatı olduğu gerekçesiyle önce tutuklandı, sonra ise ölümüne işkence edildi. Hamas'ın işgal edilmiş Filistin topraklarında yapacağı eylemlerle ilgili bilgi elde edilmek istendi.

BAE, ülkede ki Filistinliden elde ettiği bilgileri nerede nasıl kullandığı sorusu bugün dahi mechul bir soru olarak ortada durmaktadır.

Filistin direnişi ve İslami hareketler BAE'nin bu hareketini Hamas'ı terör örgütü gören dış güçler hesabına yapılmış bir hareket olarak yorumladı.

Operasyon yıllar boyu devam etti. 1990'nın ortasına gelindiğinde Irak İhvan-ı Müslimin Hareketi'nin lideri Şeyh Abdulmünim el-Ali'nin Özel Kalem Müdürü Muhammed Ahmed er-Raşid önce gözaltına alındı, sonra yıllarca BAE zindanlarında tutuldu. Tutuklu bulunduğu dönemde ise yargı önüne hiç çıkarılmadı. Yıllar sonra ise sınırdışı edildi.

Aslında BAE'nin Muhammed Ahmed er-Raşid'i tutukluma nedeni ülkede ki İslami hareketler üzerinde ki etkisiydi.

Bin Zayid, 1994 yılına gelindiğinde ülkeyi her yönüyle dönüştürmek için yeni bir adım attı.

Emarat Stratejik Araştırmalar Merkezi isimli bir kurum kuurlmasını emretti.

Bu merkez; BAE'nin beyni konumunda olacaktı ve Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı gibi önemli kurumlar üzerinde etkili bir konumda bulunacaktı.

Emarat Stratejik Araştırmalar Merkezi aslında, ülkede ki tüm meselelerle ilgili politika üreten bir düşünce merkezi rolünü üstlendi.

BAE'deki dönüşüm ile İslami hareketlerle mücadele paralel devam etti. İslami hareketlerin üzerine gidildi, finans kaynakları kurutulmaya çalışıldı.

1997 yılına gelindiğinde İslami hareketler için BAE, tahammül edilemeyecek bir ülke haline geldi. 1997 yılında BAE vatanda iki Cuma hatibi gözaltına alındı.

BAE'nin başında yıllarca kalan Şeyh Zayid, 2 Kasım 2004 yılında vefat edene kadar ülkeyi tam bir demir yumrukla, otoriteyle yönetti.

Yerine oğlu geldi, ama BAE'de değişen birşey olmadı.

İslami Hareketlerin tamamen ortadan kaldırılması için Bin Zayid'de elinden geleni yapmaya başladı.

İslai hareketlerin lağvedilmesi, üyelerinin ise münferid bir yaş sürmesi çağrısı yaptı.

İslami hareketler bu çağrıyı reddeti, 1994 yılınd akapatılan Cemaat-ı Islah'ın ise tekrar açılmasını talep etti.

Bu tartışma ve gerginlikten sonra BAE'nin yeni lideri Bin Zayid babasının yolundna giderek İhvan-ı Müslimin üyesi yedi kişinin vatandaşlığını elinden aldı.

Vatandaşlığı elinden alınanlar arasında BAE İdari Kalkınma Enstitüsü'nün kurucusu Ali Hüseyin el-Hammadi'de vardı.

Hem Şeyh Zayid hemde oğlu Bin Zayid'in tüm çabalarına rağmen İslami hareketler BAE'de sağlam ve aktif olarka devam etti.

2011 yılı ise BAE İslami hareketleri için yeni bir dönüm noktasıydı.

Tunus'ta başlayan Arap Baharı, Ortadoğu'yu sarsmaya başlamıştı.

BAE yönetimi ise olanlar karşısında tedirgindi.

2011 yılı Arap ülkeleri ve coğrafya için önemli bir başlangıçtı.  Tunus'ta Zeydel Abidin Bin Ali, Mısır'da Mübarek devrilmişti.

Bunun üzerine Bin Zayid liderliğindeki  BAE yönetimi, ülkedeki İslami hareket liderlerini önce tutukladı, sonra sorguladı ve işkence yaptı. Devamında ise bir bölümünü mahkum etti,bir bölümünü ise sürgüne gönderdi.

2011 yılında sonra BAE yönetimi sadece ülke içerisinde İhvan-ı Müslimin ve diğer İslami hareketlere karşı faaliyet yürütmedi. Aslında BAE, 2001 yılından sonra bilhassa İhvan-ı Müslimin'le mücadele de metod değiştirdi.

Artık BAE, İhvan-ı Müslimin'le yerel, bölgesel ve küresel bir mücadeleye girişti.

Suudi Arabistan'la birlikte Mısır'da darbeyi hazırladı, akabinde Mursi'ye yapılan darbeyi finanse etti.

Binden fazla Müslümanın katledildiği Rabia olayının arkasından ise Suudi Arabistan İstihbarat Şefi Prens Bender Bin Sultan ve BAE çıktı.

Bin Zayid 2011 yılı sonrası sadece BAE ve Mısır'da değil Ürdün, Libya ve diğer ülkelerde buluna İhvan-ı Müslimin hareketleriyle de yoğun bir savaşa girişti.

BAE, İhvan-ı Müslimin ve diğer İslami hareketlerle mücadele de tüm ekonomik imkanlarını seferber etti. BAE, ABD ve Avrupa ülkelerini İhvan Hareketine, Filistin Direnişine, Hizbullah ve diğer İslami hareketlere karşı etkin tavır ortaya koymaları için milyarlarca dolar harcadı.

Muhammed Bin Zayid'in babasının yolundan gitmesinin tek nedeni babasının kaygılarını taşımasıdır. Bin Zayid  babası gibi,  İhvan-ı Müslimin ve diğer İslami hareketlerin ülkede toplum üzerinde etkili olup mevcut düzenin bozulma korkusu, diktatörlüğün çökme endişesi içerisinde yaşıyor.

Ramazan Bursa

 

En Çok Okunan Dünya Haberler
En Önemli Dünya Haberler
En Çok Okunan Haberler