Zarif: ABD, İran'ın İyi Niyetine Kötü Karşılık Verdi


Zarif: ABD, İran'ın İyi Niyetine Kötü Karşılık Verdi

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Amerikan New York Times Gazetesinde kaleme aldığı makalede; Avrupalı ülkelerinden ABD'nin güvenilmez olduğu için İran ile işbirliği yapmalarını istedi.

Tesnim Haber Ajansı - İran Dışişleri Bakanı Zarif, New York Times Gazetesindeki makalede, ABD'nin iklim değişikliğinden Filistin meselesine kadar muhtelif konularda güvenilmez olduğuna vurgu yaparak, Avrupa'dan İran ile işbirliği yapması çağrısında bulundu.

Zarif'in Newyork Times gazetesindeki yazısı şöyle:

İki yıl önce yaz aylarında Viyana'da yoğun olduğum bir sabahta ABD, AB ve dünyanın diğer 5 gücüyle nükleer anlaşma imzalanmasına saatlere kala, twwiter açarak, bu tarihi anlaşmanın "bir çatı değil, sağlam bir temel" olduğunu yazmak istedim.

Maalesef, İran'ın gösterdiği iyi niyete, ABD Başkanı Trump Yönetimi huysuzluk ve ahde vefasızlıkla karşılık vermiştir. Gelinen noktada, ABD'nin ikilim değişikliğinden Filistin meselesine kadar güvenilmez olduğu ortaya çıkmıştır. Biz şu aşamada; Avrupalı ülkeleri, Beyaz Sara tarafından izlenen aptallığa onları da sürükleyebileceği nükleer anlaşmayı aşan konularda her türlü esneklik göstermeleri noktasında uyarmaya odaklanmışızdır. Nükleer anlaşma ve bölgenin durumu belirsiz ve patlamaya gebe bir vaziyete girerken, Avrupa'nın tarihin tekerrür etmemesi için çalışması ve yardım etmesi gerekiyor.

Nükleer anlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlanan müzakerelerden 10 yıl önce, İran'ın İngiltere, Fransa ve Almanya ile benzeri müzakerelerde bulundu. Avrupalı diplomatlar, Jeoge W. Bush'u diplomasi için bir fırsat oluşturmak için teşvik etmek adına bizden gönüllü ve geçici olarak, güven ortamı oluşturma doğrultusunda bir adım olarak zenginleştirme faaliyetlerimizi askıya almamızı istediler, biz de kabul ettik.

Ancak Amerikalıları tatmin etmek zor bir işti. Bu nedenle Avrupalılar, başka bir hata yaptılar. İki yıl müzakerenin ardından, ABD'nin baskısıyla İngiltere, Fransa ve Almanya birden İran'ın zenginleştirme faaliyetlerinin tamamının durdurulmasını istediler. Müzakerelere çöktü ve Avrupalılar, ne bizim nükleer programımızı durdurabildiler, ne de Washington'un tatmin edebildiler.

İlerleyen yıllarda, dağınık biçimde yapılan müzakerelerden de bir sonuç çıkmadı. 2013 yılında yeniden müzakere masasına oturdum. Ancak bu kez 2005 yılında 200'den az santrifüjü olan İran 2013 yılında 20 bini aşkın santrifüj sahibi olmuştu. Bu zamanda artık İran topraklarında uranyum zenginleştirmeyi durdurmak hiç konuşulmadı.

Nükleer anlaşma, diplomasinin zıtlaşma karşısındaki ender örneklerden biridir. Bu anlaşmayı yıpratmak bir hata olacak. Avrupa, gereksiz bir krize dikkatleri çekmek için Washington'un iradesine teslim olmamaları gerekiyor -gerek İran'ın füze programı olsun, gerek İran'ın bölgesel etkinliği olsun- Böylesi bir iş, nükleer anlaşması öncesi sürecin tekrarlanması olur.

Müsaadenizle şuna vurgu yapmak istiyorum: İran'ın askeri kabiliyetleri, uluslararası kurallara uygun ve tamamen savunma amaçlıdır. Savunma düzenimiz ve kendimize yaslanmamız, rasyonel jeo stratejik hesaplarımız ve de de mezhebi ve ahlaki inançlarımızdan kaynaklanıyor. Askeri doktrinimiz de tarihi tecrübelerimize dayalıdır- özellikle, İran-Irak savaşında, Saddam Hüseyin bazıları Batı'nın tedarik ettiği kimyasal materyal içerikli eski Sovyetler Birliği'nin füzeleri bizim kentlerimizi bombalıyordu ve dünya sessiz kaldığı gibi, hiçbir ülke de İran'a saldırgan taraf karşısında en az caydırıcılık oluşturmak için silah satmıyordu.

Biz bu tarihi tecrübeden ders aldık. Füzelerimizi etkin caydırıcılık aracı olarak geliştirdik ve bizimin füzelerimizin menzili değil dikkati üzerine bilinçli olarak yoğunlaşma kararımız, bize nokta vuruşu yapan füzelere misliyle karşılık verme kabiliyetini vermiştir. Nükleer silahlarla hedefi vurmak için yüksek dikkate ihtiyaç yok, ancak konvansiyonel başlıklarda buna ihtiyaç var.

Meşru savunma taahhüdümüz, sadece bir slogan değil. Füzelerimizi sırf az sayıdaki kötü düşmanlarımıza karşı kullanmışız, yani Saddam Hüseyin ve onun terörist müttefikleri ve IŞİD. O da İran halkını acımasızca katliam etmelerine karşılık olarak yapıldı.

İran'da hiçbir hükümet, kendi halkını savunmasız bırakmayacak. Avrupa başta olmak üzere uluslararası camia, bunu anlaması gerekiyor.

Başını dik tutan İran, Suriye'de uzun süredir akan kana son vermek için önce rol ifa etmektedir. 2013 yılında, bu ülkedeki münakaşaya, ateşkes, ulusal birlik hükümetinin kurulması, anayasanın değişikliği ve serbest ve adil seçimlerin düzenlenmesi yoluyla son vermek için bir öneri sunduk. Ancak kimse kulak vermedi. Buna rağmen çabalarımıza devam ettik. İşte şu geçtiğimiz ay, Cumhurbaşkanımız Ruhani, barış yolunda Rus ve Türk mevkidaşlarıyla birlikte Soçi'de önemli adım atarak, daha fazla insani yardım, gerilimi azaltmak ve Suriye Ulusal Kongresi'ni düzenlemek için yolu döşedi.

İran ve ortakları, ateşi söndürmek için çalışırken, bölgemizdeki yangın çıkaranlar daha da delileniyor ve vahşileşiyor.

Biz, sorumluluk sahibi herkesi, vizyonerliğe ihtiyacı anlamalarını istiyoruz. Gelin, daha barışçıl bir gelecek için ortak bir vizyonun sağlanması için ümitli olalım ve bunun gerçekleşmesi için somut girişimlerde bulunmak için gereken cesarete sahip olalım. Ben bu bağlamda Nisan 2015'te İran ve komşuları barış için ortak çaba için bölgesel diyalog forumunun kurulmasını gündeme getirdim. Şunu temenni ediyoruz ki, bölge dışı sorumluluk sahibi aktörler çabalarını bölgedeki müttefiklerini önerimizi ciddiye almak için ikna etmek üzerine yoğunlaştırırlar. Bu iyi bir başlangıç olabilir ve biz bir kez daha tüm komşularımızı ortaklığa davet ediyoruz.

En Çok Okunan İran Haberler
En Önemli İran Haberler
En Çok Okunan Haberler