ABD Bu Gün Yeni Sınırlar Çizmenin Peşinde /Türkiye Ve İran’ın Kurduğu D8 Aktifleşmeli


ABD Bu Gün Yeni Sınırlar Çizmenin Peşinde /Türkiye Ve İran’ın Kurduğu D8 Aktifleşmeli

Saadet Partisi Genel Başkanı: Şia ve Sünni cemaatler yeni mi meydana geldi? Kaç yıllık tarihi var. Batı, İslam alemini bölüp parçalamak için birtakım haritaları çizdi.

Tesnim Haber Ajansı - Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'ndan Tesnim Haber Ajansı'na önemli açıklamalarda bulundu.

- Meclisi feshetme yetkisi verilirse meclis rahat çalışamaz. Vesayet altında kalır, Cumhurbaşkanı'nın böyle bir yetkisi olmamalı.

- AKP Suriye konusunda çok büyük hata yaptı. Bunu sayın başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş da dile getirdi.

- Şunu bir defa görmek lazım, yahu Şia ve Sünni cemaatler yeni mi meydana geldi?

- Ortadoğu'da meydana gelen kargaşanın kaynağı Siyonizm’dir. İster etnik, ister mezhep çatışması olsun bunu yaratan kaynak Siyonizm’dir.

- Siyonizm’in oyununa gelmememiz gerekir. Şu anda da iktidar ne yazık Siyonistlerin elinde ve etkisinde. Biz kesinlikle topraklarımız üzerinde gözü olan bu ülkeye müsamaha göstermemeliyiz. Sıcak bir ilişkinin içine girmemeliyiz.

- Türkiye ve İran bu bölgenin en güçlü ve kendi başlarına hareket etme kabiliyeti ve belli gücü de olan iki ülke. Bu iki ülke güçlerini birleştirirlerse hatırı sayılır bir noktaya çıkarlar.


Tesnim:  Saadet Partisi'nin başkanlık sistemine karşı tutumu nedir, kaygı ve kuşkularınız nelerdir, bu sistemin Türkiye için doğuracağı sonuçları nasıl görüyorsunuz?

Karamollaoğlu: Biz prensipte başkanlık sistemine karşı değiliz, biz kuvvetler ayrılığı ilkesini savunuyoruz. Bu konudaki görüşlerimizi doğrudan doğruya hem Sayın Başbakan’a, parti başkanlarına hem de daha önemlisi Sayın Cumhurbaşkanı’na iletmiştik. Biz ana hatlarıyla başkanlık sistemine karşı olmadığımızı,  ancak kuvvetler ayrımını önemsediğimizi ifade ettik. Dikkat çektiğimiz husus. Eğer Cumhurbaşkanı’na yeri geldiğinde meclisi feshetme yetkisi verilirse meclis rahat çalışamaz. Vesayet altında kalır, Cumhurbaşkanı'nın böyle bir yetkisi olmamalı.

Biz bu tespit ve önerilerimizi bir kardeşlik vazifesi olarak samimiyetle ve içtenlikle söylüyoruz. Bir art niyetimiz, bir beklentimiz de yok. İnandığımız gerçekleri tarihi bir sorumluluk olarak bütün milletimizle paylaşıyoruz. Biz diyoruz ki, kuvvetler ayrılığı ilkesi korunmalı, güçlü bir meclis olmalı, seçim barajı kaldırılmalı, bakanlar için gensoru hakkı korunmalı, yargı bağımsızlığı korunmalı, partili cumhurbaşkanı tarafsızlık ilkesine aykırı, yargı bağımsızlığı korunmalı, sadece meclis kendini feshedebilmeli bizim görüşlerimiz budur.

Ümit ederiz ki bu dediğimiz şartlar yerine gelir. Tasarı meclisten geçti. Kamuoyuna sunulacak. Eğer Cumhurbaşkanı bunu meclise geri gönderip bazı maddelerinin değişmesini istemezse zayıf bir ihtimalde olsa halen var, biz görüşlerimizi bir temenni olarak aktarıyoruz. Bizim böyle bir kanun teklifini veya referanduma sunulan bir teklifi desteklememiz, söylediğimiz şartların yerine getirilmesine bağlıdır. İnşallah hayırlı olur.

Tesnim:  Parti olarak erken seçim beklentiniz var mı? Eğer olursa nasıl bir tablo görüyorsunuz?

Karamollaoğlu:  Şu anda yok, zannetmiyorum. Gerçi biz meclis seçime zorlanması halinde bazı ikazlar yapılmıştı, parti mensupları tarafından şu anda meclisten geçti. Bundan dolayı meclisin erken bir seçime götüreceğini sanmıyorum. Zaten referandumdan 'evet' çıkarsa  seçime gitmek için bir gerekçe kalmayacak. Ama çıkmadığı takdirde ne olur bilmiyorum, ama erken bir seçim ihtimalini şahsen ban düşünmüyorum.

Tesnim:  Sizden önceki Genel Başkan Sayın Kamalak, Güneydoğu sorununun çözümü konusunda acele edilmesi gerektiğini dile getirmiş ve bir istatistik verisi açıklamış, nüfusun yüzde otuzunun göç ettiğini söylemişti. Sizin parti olarak Güneydoğu, Kürt sorunu ve PKK terör sorunu konusunda çözüm önerileriniz nedir?

Karamollaoğlu:  Bir defa Doğu ve Güneydoğu'da ciddi bir iç göç var. Bu çok önemli bir konu, azalmıyor artıyor. Sadece terörden dolayı da bu göç olmuyor. Geçim kaynaklarına sahip olmayan insanlar da göç mecburiyetinde kalıyor. Fabrikaların yıkılması ve yenine yeni fabrikaların kurulmamasından kaynaklandığı gibi, tütün ekimi yapılıyordu geçmişte 3 bin aile oradan geçimini sağlıyordu. Bu imkanda ortadan kalktı. Karadeniz'de fındık ağaçlarının sökülmesine AB pirim verdi. Bu çok yanlıştı. Dünyanın en kaliteli fındığı bu bölgede. Çay hakeza. Şeker pancarı üretimine kota kondu. Buradaki sorun sadece terörden kaynaklanmıyor, geçim kaynakları küçülüp azaldığı için birçok insanın o bölgeleri terk ettiğini düşünüyorum. Bu, o bölgelerde gözü olanlar için bulunmaz bir fırsat olarak görünüyor. Allah  muhafaza etsin, Türkiye'yi bölme noktasında  bir girişimleri olabilir. Bugünkü gidişat bizim endişelerimizi artırıyor. Silahlı terör örgütleriyle elbette silahla mücadele edilir. Ancak terör sadece silahlı mücadeleyle ortadan kaldırılacak bir konu mudur, bunun dünyada bir emsali de yok. Kapsamlı bir proje olarak ele alınması gerekir. Bunu ekonomik, sosyolojik ve psikolojik tarafından ele almak gerekir. Bu bölgede barışın sağlanması rahmetli Erbakan hocamızın yıllar önce söylediği gibi bu bölgede Türkiye, İran, Suriye ve Irak bir masaya oturacaklar ve buraya Batı'nın özellikle kışkırttığı Kürt kardeşlerimiz de oturacak birlikte bir çözüm bulunacak. Batı buranın içine girerse çözüm imkansızlaşır. Onlar kaos ortamının devamını istiyorlar. Bu bölgeyi bölüp parçalamak istiyorlar. Bölünen parçalar daha kolay lokmalar haline gelir. Bizim buna fırsat vermememiz icap eder.

Tesnim: Türkiye'de son aylarda döviz kurundaki tarihi artış, ekonomik problemler ve artan işsizlik rakamları göze çarpıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda Türkiye'ye karşı  bir savaş yürütüldüğünden  bahsetti, sizin görüşünüz nedir? Hükumetin yanlış ekonomi politikalarının bu tablonun ortaya çıkmasında payı var görüşüne sizde katılıyor musunuz?

Karamollaoğlu: Dış güçler bu bölgede yaşayan her ülkeyi ellerindeki her imkanla tahrif etmeye, taciz etmeye mümkünse bölmeye gayret ediyorlar. Irak fiilen bölündü, Suriye bölünüyor, Libya yetmiş parçaya ayrıldı. Bu onların işi, onlar bunu yapıyorlar diye biz bunlara yönelik tedbir almaktan geri duramayız. Bunun tedbirini hükumetler alacak. Askeri tedbiri nasıl alıyorsa ekonomik sahada da tedbir alacaklar. Bunun çaresi üretime yönelik yatırımın teşvik edilmesidir. Tarımda, ziraatta, sanayide, hayvancılıkta ister madencilikte ciddi yatırımlar yapılmadan, işsizliğin önlenmesi mümkün değil. İhracat yeterince olmuyor, kapasitemiz yeterli değil. İthalatımız yüksek oluyor. Mesul olan tamamen hükümetlerdir. Dış güçler işini yapıyor, biz tedbir almak zorundayız. Bu da doğru yatırım politikasıyla gerçekleşir. Çok badireli bir dönemden geçiyoruz. Umarız hükümet gerekli tedbirleri alır.

Tesnim: AK Parti iktidarında milli görüş kökenli ismiler var. Bu açıdan bu hükümetin adil düzenle bir bağı var mı?

Karamollaoğlu: Yok tabi ben onların ağızlarından bu kelimeyi hiç duymadım. Değil sadece adil düzenle sanayileşmeyle ilgili  bir çabalarını da görmedim. Onların öyle bir dertlerinin olmadığı açık. 14-15 yıldır iktidarda olup bu konuları hiç dile getirmemek tesadüf olamaz. Biz dış güçlerin bu bölgedeki emellerini bilmez ve buna karşı kendi politikalarımızı inşa etmezsek, bizim sağlam yürümemiz ve bölgedeki bağımsızlıkları korumamız, parçalanmalara mani olmamız mümkün olmaz. Bölge ülkeleri olarak bir araya gelmeye, kendi problemlerimizi kendimiz çözmeye hazır olmak mecburiyetindeyiz. Bu çok elzem bir konu.

Tesnim:  Ak Partinin 'sıfır sorun' politikası çöktü ve Türkiye komşularıyla, İslam coğrafyasıyla sorunlu hale getirildi. Bunun temel sebepleri nelerdir? Çıkış yolu ve milli görüşün bu konudaki bakış açısı nedir?

Karamollaoğlu: Bizim temel görüşümüz şu, 1. Cihan Harbinde emperyalist ülkeler Osmanlı'yı kendilerine bir engel olarak görüyorlardı. Çünkü Siyonizm fikrini benimseyen ilk Siyonizm kongresini 1897'de Bazel'de başlatan Theodor Herzl ile birlikte belli hahamlar bu fikri dünya gündemine taşıdılar. Bunu gerçekleştirebilmek için Osmanlı'yı yıktılar. Arkadan bu bölgeyi bugünkü sınırlarına göre tanzim ettiler. ABD bugün çizilen sınırları benimsemedi. Bu sınırları yeniden çizmek için bir girişime kalktı. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice bu haritaları yayınladı. Haritalara göre bölge bölünecek. Türkiye, İran bölünecek,  Suriye, Irak parçalanacak. Mısır, Suudi Arabistan, Eritre bölünecek. Bu haritalar gizli değil. Hem de Pentagon Dergisinde yayınlandı. İsrail'in kurulması 1. Dünya Harbinden sonra gerçekleşemedi. 2. Cihan Harbinden sonra gerçekleşti. İsrail büyümek azminde. Filistinlilerin topraklarını gasp ederek bugün neredeyse Filistin'in tamamına hakim oldu. Gazze'de küçük bir dar şerit, Batı Şeria denilen bölgede de mahalleler var. Aslında neredeyse devlet olma vasfını kaybetti. Biz bu hedeflerden etkilenecek olan ülkeler olarak bir araya gelmeliyiz. Bu ülkelerin tamamı Müslüman ülkeler. Türkiye, İran, Suriye, Irak, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan ve Pakistan bizim bir araya gelmemiz gerekir. İşbirliği içinde bizi bölüp parçalamak isteyenlere de yekvücut bir direnç göstereceğiz.

Tesnim: Merhum Milli Görüş Lideri eski Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan yıllar önce demişti ki, 'eğer bir gün konu Suriye olursa biliniz ki hedef Türkiye'dir.' Ak Partinin önceki Suriye politikası ve şimdiki politikası nasıl? Atılan köprüler yeniden nasıl kurulacak? Suriye konusunda Türkiye- İran ve Rusya, Astana'da  görüşmeler yapıyor, ardından Cenevre var. Bu konudaki görüşünüz nedir?

Karamollaoğlu: Bir defa AKP Suriye konusunda çok büyük hata yaptı. Bunu Sayın Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da dile getirdi. Ve başımıza gelen musibetler Suriye politikasındandır, baştan beri hata yapıldı dedi. Ama şimdi gelinen nokta ümit verici. Türkiye, İran ve özellikle de Rusya önceliği çekiyorlar. Aynı zamanda da Suriye'nin içinde de Suriye hükumetini temsil eden gruplarla da muhalifler bir araya gelecektir ve elbirliğiyle bu ateşkesin sağlanmasını ve sükunetin bulmasını sağlayacaklardır. Ama bu çok zor bir iş bunu bilmek lazım. Araya bir defa kan girdi, her iki tarafta ciddi kayıplar oldu. Yakınlarını, ailesini, eşini, çocuklarını kaybetti. Bundan dolayı insanlar birbirlerine karşı bir defa güven duymuyorlar. Bölgede alınacak tedbirlerin kucaklayıcı olması, temkinli hareket edilmesi ve adım adım yürünmesi gerekiyor. Allah korusun barış olduktan sonra insanlar birden bire birbirlerine karşı saldırıya geçebilirler. Temkinli olmak lazım bir de telkinler çok önemli. Geçmişi arkada bırakıp ileriye bakılması lazım. Çocuklarımızın geleceği için bir arada yaşamaya ihtiyacımız var denilerek bu telkin diri tutulmalı. Çok ihtiyatlı ve tedbirli adım adım ilerlemekte fayda var.

Tesnim: Türkiye'de ve bölgede bilinçli olarak mezhep ve ırk dili çok kullanılıyor. Siyasette, medyada bunu görüyoruz, tam da düşmanların istediği şey. Siz bunu nasıla değerlendiriyorsunuz?

Karamollaoğlu: Şunu bir defa görmek lazım, yahu Şia ve Sünni cemaatler yeni mi meydana geldi? Kaç yıllık tarihi var. Yüzyıllardır var. Yani bin 400 yıldır zaman zaman kavgalar olmuşsa bile özellikle Türkiye ve İran arasında 400 yıldır bir çatışma olmamıştır. Bu neyi gösteriyor, demek ki biz birbirimize karşı saygılı davranabiliriz. Bugün  Batı, İslam alemini bölüp parçalamak için birtakım haritaları çizdikten sonra özellikle ABD önce Afganistan'a sonra Irak'a saldırdı. Ama daha öncesinde Saddam zamanında  İran'la Irak'ı kışkırtarak savaştırdı. Daha doğrusu Saddam'ı kışkırttı. 8 yıl süren bir savaş oldu. Bu oyunun farkına varılınca savaş ta sona erdi. ABD yeniden bu bölgede çatışmalar meydana getirmek için planlar yaptı. Alenen yapılan planlar. Onlar bize göre birtakım safsata fikirleri insanların zihnine işliyorlar. Batının gözettiği iki temel faktör önemli birincisi Irak ayrımı. Bu bölge için diyorlar ki sen Kürt'sün, sen Fars'sın, sen Arap'sın diyerek birbirlerine karşı üstünlük savaşına sürüklüyorlar. Biz de birbirimize giriyoruz. Öbür yandan Afganistan'a gidiyor. Orada Kürt yok, Türk yok orada da ne diyor? Sen Tacik'sin, sen Peştun'sun sen Özbek'sin diyor. Irk, etnik ayrımı hatasına düşmeyeceğiz. İkincisi mezhep farklılıklarını getiriyorlar. Sen Şii’sin, sen Sünni'sin, sen Selefi'sin hadi birbirinize girin diyorlar ve biz bu oyuna geliyoruz. Bu oyuna gelmemek marifet. Bu oyunu görüp bundan uzak durmak gerek. Biz bu oyuna gelirsek düşmanlar için yutulacak kolay lokmalar haline gelir.

Tesnim: Türkiye ve İsrail, Mavi Marmara katliamından sonra görünürde köprüleri atmıştı, ama ticaretimiz iki katına çıkmıştı. İki ülke arasında yapılan anlaşma ve büyükelçilerin atanmasıyla yeniden düzeldi. Şimdi bir yandan Filistin diyeceksin diğer yandan İsrail ile anlaşacaksın. Milli Görüş perspektifinden Türkiye-İsrail ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Karamollaoğlu: Biz bu anlaşmayı doğru bulmuyoruz. Ortadoğu'da meydana gelen kargaşanın kaynağı Siyonizm’dir. İster etnik, ister mezhep çatışması olsun bunu yaratan kaynak Siyonizm’dir. Bunu da hatırlatmak lazım İsrail'de bütün Yahudiler Siyonist değildir. Siyonizm’in oyununa gelmememiz gerekir. Şu anda da iktidar ne yazık Siyonistlerin elinde ve etkisinde. Biz kesinlikle topraklarımız üzerinde gözü olan bu ülkeye müsamaha göstermemeliyiz. Sıcak bir ilişkinin içine girmemeliyiz. Bu bizim kesin kanaatimiz. Mavi Marmara'da yapılan katliamın hesabi da mutlaka sorulmalı. Efendim bir hayır kurumu vasıtasıyla Türkiye'deki bir hayır kurumuna 20 milyon dolar ödenmiş bunlar insanları aldatmaya yönelik girişimlerdir. Mavi Marmara'da hayatını kaybedenlerin hiçbir yakını bu rüşveti kabul etmemekte kararlıdır. Ekonomik ilişkiyi de doğru bulmuyorum. Hele İsrail'in gidip NATO'nun içinde bir masa edinmelerine kesinlikle karşıyız. 1980'de Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan eden İsrail'i protesto etmek için Konya'da bir miting tertip etmiştik. 1980 ihtilalinin önemli gerekçelerinden biri de bu bizim o Kudüs mitingi olarak tarihe geçmiştir. İlk defa muhalefete yönelik bir ihtilal olması bakımından çok gariptir. Türkiye -İsrail yakınlaşması bir hayır doğurmaz kanaatindeyiz.

Tesnim: Türkiye İran ilişkilerinin şu anki durumunu siyasi ve ekonomik açıdan siz nasıl değerlendiriyorsunuz? İlişkiler istenilen düzeyde mi siz nasıl olmasını arzu etmektesiniz?

Karamollaoğlu: Bizim kanaatimiz bu ilişkilerin şimdikinden çok daha gelişmiş olması icap ederdi. Bir şeyler yapılıyor ama bizim sınır ticaretimiz ambargo konduğunda da yine yapıldı ama biz bunu zirveye çıkaramadık. Biz bunu 30- 40 misli artırmamız icap ederdi. İki ülke arasında ticaret çok rahat geliştirilebilir. Hükumetler tarafından desteklenirse daha da rahat olur. Dış politikada da bizim bir araya gelmemiz icap eder. Çünkü Türkiye ve İran bu bölgenin en güçlü ve kendi başlarına hareket etme kabiliyeti ve belli gücü de olan iki ülke. Bu iki ülke güçlerini birleştirirlerse hatırı sayılır bir noktaya çıkarlar. Bunun olmaması için zaten araya ihtilaflar sokuluyor. Burada şunu belirtmek gerekir gerek Türkiye ve gerekse İran arada bir gerginlik olmaması için gerekli bütün tedbirleri almalı. Yanlış yorumlanabilecek adımlardan mutlaka kaçınmalı. Bunu her ülke kendi kendisine yapabilmeli. O zaman göreceğiz ki dostluklarımız pekişmiş, zirve yapmıştır. 400 yıldır kavga etmemiş iki ülke niye şimdi birilerinin emellerini gerçekleştirmesine hizmet etmek için kavgaya tutuşsun. Üzülerek söylüyorum D8'lerin kurucu iki ülkesi Türkiye ve İran'dır. Halen D8'lerin Türkiye'de genel sekreterliğini yürüten İranlı bir diplomattır. Nöbet değişimi de gelmiştir. Bunun bir an önce gerçekleşmesi ve bu genel sekreterliğin çok daha aktif görevler üstlenmesini temenni ediyoruz. Tabi bu devletlerin tutumuna bağlı. Bunu sadece Türkiye veya İran istiyor diye olmaz, ama Türkiye ve İran el ele verirse o zaman bu engeller rahatlıkla aşılabilir.

En Çok Okunan Röportaj Haberler
En Önemli Röportaj Haberler
En Çok Okunan Haberler